Lozan Antlaşması ve İsmet İnönü: Zorlu Diplomasi Sınavı

EN ÇOK OKUNAN YAZILARTÜRKIYE CUMHURIYETI20. YÜZYIL

8/14/20255 min oku

Tarihin sayfalarında bazı isimler vardır ki, savaş meydanındaki cesaretleri kadar diplomasi masalarındaki sabırlarıyla da anılırlar. Gezgic Tarih olarak, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu niteliğindeki Lozan Antlaşması'na ve bu anlaşmanın mimarı İsmet İnönü'ye, bildiğimiz basit bilgilerin ötesinde, olayın perde arkasındaki gerilimi ve zorlukları göz önünde bulundurarak bakıyoruz. Bu, sadece bir barış anlaşmasının hikâyesi değil; aynı zamanda dinlenen telefon hatlarının, gizli notların ve bir milletin geleceğini tek başına omuzlayan bir diplomatın en uzun günlerinin hikâyesidir.

Cepheden Diplomasi Masasına: Sevr'den Lozan'a Giden Yol

Türk Kurtuluş Savaşı, askeri zaferlerle taçlanmıştı. Ancak bu zaferlerin, uluslararası alanda kalıcı bir barışa dönüşmesi gerekiyordu. Osmanlı Devleti'ni fiilen ortadan kaldıran ve Türk halkına "yaşam hakkı" dahi tanımayan Sevr Antlaşması'nın yerine, yeni, bağımsız ve egemen bir devletin varlığını tüm dünyaya kabul ettirecek bir belgeye ihtiyaç vardı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, bu kritik görevin başına en güvendiği komutanını, Batı Cephesi'nin kahramanı İsmet Paşa'yı getirdi. Zira diplomasi, en az savaş kadar çetin bir meydandı. İsmet Paşa, silah arkadaşlarından farklı olarak, diplomatik deneyimiyle değil, keskin zekâsı ve sağlam iradesiyle bu masaya oturacaktı. Amacı, Sevr Antlaşması’nın yarattığı haksızlıkları tarihin çöplüğüne atmak ve yeni Türkiye'nin bağımsızlığını resmen kabul ettirmekti.

Konferansın toplanacağı İsviçre'nin Lozan şehrine varıldığında, Türk heyetini soğuk bir atmosfer karşıladı. Karşılarında İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon gibi tecrübeli ve kibriyle bilinen güçlü bir diplomatik ekip vardı. Konferans, sadece diplomatik bir müzakereden ibaret değildi; aynı zamanda galip devletlerin, Türklerin askeri gücüne rağmen onları masada dize getirme çabasıydı. Curzon'un, "Ankara Hükümeti bizimle konuşmak için değil, dinlemek için geldi" şeklindeki küçümseyici tavrı, Lozan Konferansı'nın ne denli zorlu geçeceğinin ilk işaretiydi.

Bir İstihbarat Savaşı: Dinlenen Hatlar ve Gizli Mektuplar

Lozan Antlaşması görüşmeleri, teknolojik imkânların kısıtlı olduğu, güvenlik risklerinin ise en üst seviyede olduğu bir dönemde gerçekleşti. İsmet Paşa'nın Ankara'daki hükümetle ve Mustafa Kemal Paşa ile iletişim kurması hayati önem taşıyordu. Ancak bu iletişim, sanıldığı kadar kolay değildi. Dönemin diplomatlarının ve hatıratların da belirttiği üzere, Türk heyetinin telefon hatlarının dinlendiği, odalarının gözetim altında tutulduğu, hatta mektup ve belgelerinin dahi incelendiği biliniyordu.

İsmet Paşa, bu riskin bilincinde olarak, çok dikkatli davranmak zorundaydı. Ankara ile aralarındaki yazışmalarda şifreli mesajlar kullanılıyor, kritik kararlar için telgrafhane çalışanlarına bile güvenilemiyordu. İletişimdeki bu zorluk, İsmet İnönü'nün omuzlarındaki yükü daha da ağırlaştırıyordu. Çoğu zaman, günlerce süren müzakerelerden sonra aldığı bir kararı, Ankara'dan gelecek onaya ulaşana dek içinde yaşamak zorunda kalıyordu. O dönemde, delegasyonun gizli belgelerini güvenli bir şekilde Ankara'ya ulaştırmak için bile özel kuryeler görevlendiriliyordu.

Bu süreçte, İnönü'nün Mustafa Kemal Paşa'ya gönderdiği "Telgraf çekmeye mecalim kalmadı." şeklindeki notlar, o anların psikolojik yorgunluğunu ve yalnızlığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer. İletişimdeki her anlık gecikme, her yanlış anlaşılan kelime, yeni kurulan devletin geleceğini tehlikeye atabilirdi. İsmet İnönü, adeta bir satranç ustası gibi, hem masadaki rakiplerini hem de iletişimdeki engelleri aşmak zorundaydı.

Müzakere Masasında Yaşanan Fırtına

Lozan Konferansı, tam sekiz ay süren bir diplomatik maratondu. Masada tartışılan her konu, yeni Türkiye'nin varoluş mücadelesinin bir parçasıydı.

  • Kapitülasyonlar: Batılı devletlere ekonomik ve hukuki ayrıcalıklar tanıyan bu antlaşmalar, Türkiye'nin egemenliğine en büyük tehditti. Lord Curzon, bu ayrıcalıkların devamı için ısrar ederken, İsmet Paşa'nın "Kapitülasyonları reddetmemizin tek nedeni, bir devletin tam bağımsızlığıdır. Bunu kabul edemeyiz!" sözleri, Türkiye'nin kararlılığını tüm dünyaya ilan ediyordu. Bu konudaki pazarlıklar, konferansı bir kez yarıda kesme noktasına getirdi.

  • Musul Sorunu: Petrol kaynakları bakımından zengin olan Musul'un geleceği, İngiltere için hayatiydi. Lord Curzon, bu konuda en sert tavrını sergilerken, Türk heyeti de tarihi haklarından vazgeçmiyordu. Bu konudaki uzlaşmazlık, maalesef Lozan'da çözülemedi ve daha sonra Milletler Cemiyeti'ne bırakıldı.

  • Boğazların Statüsü: Uluslararası ticari ve stratejik öneminden dolayı, Boğazların kontrolü de çetin bir pazarlık konusuydu. Türk heyeti, Boğazlar üzerinde tam egemenlik isterken, diğer devletler uluslararası bir komisyonun kontrolünü savunuyordu.

  • Nüfus Mübadelesi: Türkiye'deki Rumlar ile Yunanistan'daki Türklerin karşılıklı yer değiştirmesini içeren bu madde, diplomatik bir kararın insan hayatını ne denli etkileyebileceğinin en trajik örneğiydi. Onlarca yıldır aynı topraklarda yaşayan insanlar, siyasi bir kararla göç etmek zorunda kalacaktı.

Lozan'ın Anlamı: Tapu Senedi ve Yeni Türkiye

24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması, askeri zaferin diplomatik zaferle taçlandırılmasıydı. Bu anlaşma ile Sevr Antlaşması tarihin tozlu raflarına kaldırıldı, Türkiye'nin bugünkü sınırları büyük ölçüde çizildi, kapitülasyonlar tamamen kaldırıldı ve Türkiye Cumhuriyeti, uluslararası alanda tam bağımsız bir devlet olarak tanındı. İsmet İnönü, bu süreçte sadece bir diplomat değil, aynı zamanda yeni bir devletin uluslararası varoluş mücadelesinin en kritik figürü oldu.

O gün Lozan'da, İsmet Paşa'nın dinlenen telefon hatları, uzayan geceler ve çetin müzakerelerle dolu çabaları olmasaydı, Türkiye'nin bugünkü konumu bambaşka olabilirdi. Bu antlaşma, bir milletin bağımsızlık ve egemenlik için ödediği bedelin hem askeri hem de diplomatik bir kanıtıdır. Nitekim İsmet Paşa'nın da dediği gibi: "Bir savaşta yenilgiden sonra bu sonuçlar alınsaydı, buna bir zafer denilirdi. Savaşta elde edilen zaferin ardından bu sonuçlar alınmıştır." Bu sözler, Lozan'ın ne kadar büyük bir başarı olduğunu özetlemektedir.

Sizce de Lozan Antlaşması, sadece bir tarihsel olaydan ziyade, bir milletin kararlılığının ve bir liderin sabrının hikâyesi değil midir?

Bağlantılı Yazılar