İlber Ortaylı'nın Yeni Kitabıyla Fatih Sultan Mehmet'in Bilinmeyen 7 Yüzü

OSMANLI İMPARATORLUĞU15. YÜZYILEN ÇOK OKUNAN YAZILAR

8/10/20254 min oku

Tarih, sadece savaşları ve fetihleri değil, aynı zamanda o savaşların ardındaki dehaların zihinlerini ve duygularını anlamaktır. Son günlerde İlber Ortaylı'nın yeni kitabı etrafında dönen sohbetler, bizi tekrar tarihin en büyük figürlerinden biri olan Fatih Sultan Mehmet'e götürdü. Onu hep İstanbul'u fetheden, dehasıyla çağ açıp çağ kapatan bir komutan olarak tanırız. Ancak tarihin tozlu sayfalarında, okul kitaplarında yer almayan, onun çok yönlü kişiliğine ışık tutan daha birçok detay saklı. Gezgic Tarih olarak, İlber Ortaylı'nın derinlikli bakış açısına benzer bir ruhla, Fatih hakkında az bilinen yedi gerçeği keşfe çıkıyoruz.

1. Sadece Bir Komutan Değil, Entelektüel Bir Aydın

Fatih, sadece ordularıyla değil, aklıyla da fethetti. Tarihe olan ilgisi ve entelektüel merakıyla altı farklı dil konuştuğu bilinir: Türkçe, Arapça, Farsça, Latince, Yunanca ve Sırpça. Bu dilleri bilmesi, sadece dönemin diplomatik ilişkilerinde ona büyük avantaj sağlamakla kalmadı, aynı zamanda farklı kültürlere ait bilgi ve eserleri ilk elden okuyabilme imkânı tanıdı. Özellikle Roma ve Yunan medeniyetine ait eserleri orijinalinden okuması, onu hem Doğu hem de Batı dünyasını birleştiren eşsiz bir aydın yaptı. Fatih, savaş stratejilerini belirlerken bile tarihten dersler çıkaracak kadar ileri görüşlüydü.

2. Bilime Aşina, Teknolojiye Öncü Bir Lider

Savaş meydanlarındaki stratejik dehasının yanı sıra, Fatih bilimle de yakından ilgiliydi. Kendi adını taşıyan cami ve külliyenin inşası sırasında matematik, geometri ve astronomi alanında uzman bilim insanlarıyla sürekli istişare halindeydi. Sadece soyut bilimlerle değil, aynı zamanda pratik bilimlerle de ilgilendi. İstanbul'un fethinde kullanılan şahi topları gibi dönemin en ileri silah teknolojilerini bizzat kendisi tasarlattı ve geliştirmelerini denetledi. Bu ilgisi, onun sadece bir fetihçi değil, aynı zamanda modern bir bilim ve teknoloji vizyoneri olduğunu da kanıtlar.

3. Rönesans'a Kucak Açan Bir Sanat ve Kültür Hamisi

Fatih, batı medeniyetine karşı düşman bir figürün aksine, Rönesans sanatına büyük bir ilgi duyuyordu. Hatta, Venedikli ünlü ressam Gentile Bellini'yi İstanbul'a davet ederek kendi portresini yaptırdı. Bu tablo, Fatih'in sanata ve farklı kültürlere olan açıklığının en somut kanıtıdır. Sarayında İtalyan sanatkârları ağırlaması, ona sadece doğunun değil, batının da bir hükümdarı gözüyle bakıldığının en önemli işaretidir. Fatih, bu sanatçılar aracılığıyla Osmanlı sarayına Batı'nın estetik anlayışını taşırken, aynı zamanda kendisini bir "dünya fatihi" olarak konumlandırıyordu.

4. Kılıcın Gölgesinde Saklı Bir Bahçıvan ve Mimar

Çoğu zaman sert ve acımasız bir imajla anılsa da, Fatih'in doğaya ve çiçeklere olan düşkünlüğü pek bilinmez. Saray bahçelerinde nadir bulunan çiçeklerin yetiştirilmesi için özel çalışmalar yaptırdığı, özellikle lale ve gül gibi çiçeklere büyük bir sevgi beslediği rivayet edilir. Bu ilgi, onun sadece bir fatih değil, aynı zamanda fethettiği şehirleri güzelleştirmeye adanmış bir mimar ve bahçıvan olduğunu da gösterir. İstanbul'u yeniden inşa etme vizyonu, sadece cami ve külliyelerle sınırlı kalmadı; aynı zamanda şehirde yeşil alanlar ve bahçeler yaratma arzusunu da içeriyordu.

5. Hukuk Alanında Bir Kanun Koyucu: Fatih Kanunnamesi

Fatih'in sadece bir fatih değil, aynı zamanda modern bir devletin temellerini atan bir kanun koyucu olduğu da unutulmamalıdır. Fatih Sultan Mehmet tarafından hazırlanan "Fatih Kanunnamesi", Osmanlı Devleti'nin yönetim sistemini, veraset kurallarını ve devlet düzenini belirleyen en önemli belgelerden biridir. Bu kanunname ile liyakate dayalı bir yönetim anlayışını yerleştirmeye çalıştı, vezirlerin ve diğer devlet görevlilerinin yetkilerini ve sorumluluklarını net bir şekilde tanımladı. Bu hukuki düzenlemeler, onun devlet yönetimindeki titizliğini ve vizyonunu gösterir.

6. Felsefeye ve Kelama Olan Düşkünlüğü

Fatih, sadece savaş tarihini değil, felsefe ve kelam gibi soyut bilimleri de merakla takip ediyordu. Farsça ve Arapça eserlerin tercümelerini yaptırıyor, hatta bu konularda alimlerle derin felsefi tartışmalara giriyordu. Özellikle Antik Yunan düşünürlerinden Platon ve Aristo'nun eserlerine büyük bir ilgi gösterdiği bilinir. Semerkant'ın büyük matematik ve astronomi bilgini Ali Kuşçu'yu İstanbul'a getirtmesi de onun ilme ve felsefeye verdiği değeri açıkça ortaya koyar. Bu entelektüel merak, onun bir hükümdarın ötesinde, aydın bir düşünür olduğunu da gösterir.

7. İstanbul'u Yeniden İnşa Eden Bir Vizyoner Şehir Plancısı

İstanbul'u fethetmesi ne kadar büyük bir başarıysa, şehri yeniden imar etmesi ve canlandırması da o kadar önemlidir. Fatih, fetihten hemen sonra şehrin en önemli anıtlarını onarmaya başladı ve Ayasofya'yı camiye çevirterek şehre yeni bir kimlik kazandırdı. Ayrıca, farklı din ve milletlerden insanların şehre yerleşmesini sağlayarak İstanbul'u yeniden dünyanın merkezi haline getirdi. Kapalıçarşı'nın temellerini attırması ve Fatih Külliyesi'ni inşa ettirmesi, onun sadece fetheden değil, aynı zamanda şehirleri imar eden bir yönetici olduğunu gösterir.

İlber Ortaylı gibi değerli tarihçilerin bakış açısı, Fatih Sultan Mehmet’in sadece bir askeri deha olmadığını, aynı zamanda Rönesans ruhunu yansıtan, çok yönlü bir entelektüel olduğunu gösteriyor. Tarih sandığınızdan daha fazlasıdır ve her büyük figürün ardında keşfedilmeyi bekleyen sayısız hikaye vardır.

Bağlantılı Yazılar