Azerbaycan Ermenistan Barışı: Kafkasya'da Yeni Bir Dönem
TÜRKIYE CUMHURIYETISAVAŞYAKIN TARIH21.YY


Tarihin sayfalarını karıştırırken, bazen öyle anlar gelir ki, bir coğrafyanın kaderi tek bir imzada, tek bir deklarasyonda saklıdır. Gezgic Tarih olarak, bizi hem geçmişin en derin izlerine hem de geleceği şekillendiren tarihi anların izini sürmeye davet ediyoruz. Son günlerde gelen haberler, Kafkasya coğrafyasında uzun süredir devam eden bir çatışmanın, beklenmedik bir barış deklarasyonuyla noktalandığını gösteriyor. Bu, sadece siyasi bir gelişme değil, aynı zamanda bölgenin tüm tarihini yeniden yazabilecek bir olay. Azerbaycan Ermenistan Barışı, yüzyıllık hesaplaşmanın ardından, Kafkasya'da yeni bir başlangıcın habercisi olabilir.
Tarihin Ağır Mirası: Dağlık Karabağ Sorunu'nun Kökenleri
Bu barış anlaşmasının ne kadar önemli olduğunu anlamak için, tarihin en karmaşık ve acı dolu sayfalarından birine, yani Dağlık Karabağ Sorunu'nun kökenlerine inmek gerekir. Kafkasya Tarihi, yüz yıllarca farklı medeniyetlerin ve imparatorlukların çekişmesine sahne oldu. Bölge, tarih boyunca hem Ermeni hem de Azerbaycan halkının kültürel ve coğrafi birikimlerine ev sahipliği yaptı. Ancak bu, Sovyetler Birliği'nin kurulmasıyla birlikte siyasi bir krizin tohumlarını ekti. Sovyet yönetimi, bölgenin etnik yapısını göz ardı ederek sınırları keyfi bir şekilde çizdi. Dağlık Karabağ, nüfusunun büyük çoğunluğu Ermeni olmasına rağmen, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti sınırları içerisinde özerk bir bölge olarak bırakıldı.
Bu siyasi mühendislik, her iki tarafta da derin bir hoşnutsuzluk ve aidiyet çatışması yarattı. Bölgedeki Azerbaycanlılar, topraklarının bölünmesine, Ermeniler ise kendi kültürlerine ve tarihlerine ait olduğunu düşündükleri bir bölgenin başka bir cumhuriyetin yönetimi altına girmesine karşı çıktılar. Bu karar, bölgede yıllar boyu sürecek bir gerilimin fitilini ateşledi. İki halk arasında yüzeyin altında devam eden bu gerilim, Sovyetler Birliği'nin son demlerinde, Gorbaçov'un "Glasnost" ve "Perestroyka" politikalarıyla su yüzüne çıktı. Milliyetçi duygular her iki tarafta da yükseldi ve Dağlık Karabağ, bir bağımsızlık ve hak arayışı sembolü haline geldi.
1980'lerin sonlarında başlayan çatışmalar, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla tam teşekküllü bir savaşa dönüştü. Yaşanan bu ilk Dağlık Karabağ Savaşı, on binlerce insanın hayatına mal oldu ve bölgenin demografik yapısını kökten değiştirdi. Yaklaşık bir milyon Azerbaycanlı, Ermeni kuvvetlerinin kontrolü altına giren Dağlık Karabağ ve çevresindeki yedi ilçe dahil olmak üzere evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bu savaş, sadece toprak kayıplarını değil, aynı zamanda derin bir güvensizlik ve nesiller boyu sürecek bir travmayı da beraberinde getirdi. Bölge, bir "donmuş çatışma" alanına dönüşerek uluslararası toplumun çözmekte zorlandığı karmaşık bir düğüm haline geldi. Savaşın ardından ortaya çıkan statüko, ne Ermenistan'ı ne de Azerbaycan'ı tam anlamıyla tatmin etmiyordu.
Diplomatik Çıkmaz: Minsk Grubu ve Uzlaşmaz Yıllar
Savaşın ardından uluslararası toplum, soruna çözüm bulmak için harekete geçti. 1992 yılında, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde kurulan Minsk Grubu, ABD, Fransa ve Rusya'nın eş başkanlığında barış görüşmelerini yürütmekle görevlendirildi. Ancak aradan geçen otuz yıldan fazla süreye rağmen, grup, somut bir sonuç elde edemedi. Görüşmeler, tarafların uzlaşmaz tutumları ve bölgesel güçlerin farklı çıkarları arasında sıkışıp kaldı. Örneğin, 2007'de ortaya konan ve "Madrid İlkeleri" olarak bilinen barış planı, tarafların uzlaşmazlığı nedeniyle bir türlü hayata geçirilemedi. Bu ilkeler, barış için bir yol haritası sunsa da, her iki tarafın da taleplerini tam olarak karşılamadığı için masada kaldı. Bu diplomatik çıkmaz, bölgenin istikrarsız kalmasına ve zaman zaman şiddetin yeniden tırmanmasına neden oldu. 2020 yılında yaşanan ikinci Karabağ Savaşı, bu "donmuş" çatışmanın ne kadar canlı ve tehlikeli olduğunu acı bir şekilde gösterdi. Minsk Grubu'nun başarısızlığı, uluslararası diplomasinin sınırlarını ve bölgesel çatışmaların ne denli karmaşık olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Beklenmeyen Bir Zirve: Yeni Barış Anlaşmasının Detayları
İşte tam da bu umutsuzluk ortamında, ABD'nin arabuluculuğunda gerçekleşen zirve, adeta tarihin akışını değiştirdi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Beyaz Saray'da bir araya gelerek Azerbaycan Ermenistan Barışı'nı resmileştiren tarihi bir deklarasyona imza attılar. Bu, sadece bir ateşkes anlaşması değil, aynı zamanda iki ülkenin birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı duyacağını ve tüm düşmanlıklara "sonsuza dek" son vereceğini taahhüt eden kapsamlı bir metindi. Anlaşma, uzun yıllardır çözümsüz kalan sorunlara net çözümler getiriyordu:
Toprak Bütünlüğünün Karşılıklı Tanınması: Anlaşmanın en kritik maddesi, iki ülkenin de birbirlerinin egemenliğini ve uluslararası alanda tanınmış sınırlarını tanımayı kabul etmesiydi. Bu, Dağlık Karabağ Sorunu'nun çözümünde en önemli hukuki dayanak oldu. Bu kararla, Ermenistan, Dağlık Karabağ'ın Azerbaycan toprağı olduğunu fiilen ve hukuken tanımış oldu.
Sınırların ve Ulaşım Yollarının Açılması: Yıllardır kapalı olan sınırlar yeniden açılacak, ticari ve lojistik koridorlar oluşturulacaktı. Bu adım, bölge ekonomileri için devrim niteliğinde bir potansiyel taşıyordu. Özellikle Azerbaycan'ın Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ile kara bağlantısını sağlayacak Zengezur Koridoru'nun açılması, hem Azerbaycan hem de Türkiye için stratejik bir öneme sahipti.
Diplomatik İlişkilerin Kurulması: İki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulması ve elçiliklerin açılması kararlaştırıldı. Bu, normalleşme sürecinin en somut adımlarından biriydi.
Minsk Grubu'nun Feshi: Anlaşmanın en dikkat çekici maddelerinden biri de, Dağlık Karabağ sorununun çözümünde etkisiz kalan AGİT Minsk Grubu'nun feshedilmesi kararı oldu. Bu, çözümün artık bizzat tarafların kendi iradesiyle, yeni bir yolda aranacağı anlamına geliyordu.
Bölgesel ve Küresel Yansımalar: Yeni Güç Dengeleri
Bu tarihi anlaşma, sadece Azerbaycan ve Ermenistan'ı değil, aynı zamanda tüm bölgeyi etkileyecek potansiyele sahip. Özellikle Rusya, uzun yıllar boyunca Kafkasya'daki en önemli arabulucu ve güç dengesi koruyucusu rolünü üstlenmişti. Ancak bu anlaşma, ABD arabuluculuğunda gerçekleştiği için Rusya'nın bölgedeki etkisinin azaldığına dair önemli bir işaret olarak yorumlandı. Kremlin'in, kendi arka bahçesi olarak gördüğü bir bölgedeki gelişmeleri artık tek başına kontrol edemediği algısı, Moskova için stratejik bir zorluk teşkil ediyordu.
Öte yandan, İran anlaşmaya mesafeli yaklaştı. Zengezur Koridoru'nun açılmasının kendi ticari ve stratejik çıkarlarına aykırı olduğunu belirterek itirazını dile getirdi. İran, bölgede güçlü bir aktör olarak varlığını sürdürmek isterken, yeni koridorların kurulması İran'ın jeopolitik önemini azaltabilirdi.
Türkiye Cumhuriyeti İçin Anlamı: Bölgesel Güvenlik ve Stratejik Fırsatlar
Bu anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti için tarihi ve stratejik bir dönüm noktası niteliği taşıyor. Ankara, en başından beri Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü savunan ve çözüm sürecini destekleyen en önemli uluslararası aktörlerden biriydi. Bu barışın imzalanmasıyla Türkiye için yeni kapılar açıldı:
Stratejik ve Ekonomik Koridor: Anlaşmada bahsedilen Zengezur Koridoru, Türkiye'nin Türk dünyasına, yani Azerbaycan ve Orta Asya'ya doğrudan kara bağlantısı kurmasını sağlayacak. Bu, sadece ticari ilişkileri güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye'nin jeopolitik önemini de artıracak. Doğu ile Batı arasındaki bu yeni köprü, Türkiye'nin Kafkasya ve Orta Asya'daki stratejik rolünü pekiştirecek ve "Orta Koridor" projesine hayati bir katkı sunacaktır.
Bölgesel İstikrar ve Güvenlik: Uzun süredir devam eden bir çatışma bölgesinin barışa kavuşması, Türkiye'nin güney sınırlarının güvenliğini dolaylı yoldan güçlendiriyor. Sınır komşularıyla olan ilişkilerin normalleşmesi, bölgedeki istikrarı artıracak ve Türkiye'nin dış politika hedeflerine katkı sağlayacak.
Diplomatik Başarı: Türkiye, Azerbaycan'ın yanında durarak ve barışa yönelik yapıcı rolüyle, bölgedeki diplomatik etkisini de artırmış oldu. Bu süreç, Türkiye'nin uluslararası alandaki konumunu güçlendiren önemli bir başarı olarak kaydedildi.
Kafkasya'nın Yeniden İnşası: Barışın Zorlu Yolu ve Yeni Umutlar
Bu barış anlaşması, Kafkasya Tarihi için yepyeni bir başlangıç potansiyeli taşıyor. Yıllarca kapalı kalan sınırlar açılabilir, ticari ilişkiler canlanabilir ve bölgenin ekonomik potansiyeli yeniden keşfedilebilir. Ancak bu yeni sayfa, kolayca yazılamayacak. Yılların getirdiği güvensizlik, acı ve önyargılar, henüz tamamen ortadan kalkmış değil. Barışın kalıcı olması, hem liderlerin hem de halkların geçmişi geride bırakarak ortak bir geleceği inşa etme çabasına bağlı olacak. Bu süreç, sadece bir siyasi başarı değil, aynı zamanda toplumların birbirini yeniden tanıma ve anlama sürecini de beraberinde getirecek. Okullarda artık düşmanlık hikayeleri yerine, barış ve iş birliği hikayelerinin anlatılması, bu sürecin en önemli adımlarından biri olacak. Bu barışın, bölgenin kanayan yarasını sararak kalıcı bir huzur getirmesini umuyoruz.